Üretim Tesisleri Kapılarını Bu Kez De Anneler ve Aileleri İçin Açtı

ÜRETİM TESİSLERİ KAPILARINI BU KEZ DE ANNELER VE AİLELERİ İÇİN AÇTI

 

Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin Anne-Bebek Bloggerlar’ı için düzenlediği Şen Piliç Tesis Gezisi 17- 18 Ocak tarihlerinde başarıyla gerçekleşti. BESD-BİR Başkanı Dr. Sait Koca’nın sunumuyla başlayan tesis gezisi, üretim süreci ve uygulanan kalite güvence sistemleri, piliç üretimi ve yetiştiriciliği ile ilgili sektör ile ilgili birçok bilgiyi kapsadı. Ayrıca Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akan ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ceylan’ın değerli akademik görüşlerini paylaştığı konuşmalarla tamamlandı.

Tesis gezisi öncesinde bilgilendirme için Anne-Bebek Bloggerları ile bir araya gelen BESD-BİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Sait Koca; dernek ve sağlıklı tavuk bilgi platformu oluşumlarından bahsederken sektörle ilgili son verileri de paylaştı.

 

Ülkemizde piliç eti sektörünün, sürekli büyüyen, ihracatını hızlı bir şekilde artıran, yoğun istihdam sağlayan ve tarımı destekleyen yapısıyla Türkiye ekonomisine önemli ölçüde katma değer sağladığını anlatan Dr. Sait Koca, “Ülkemiz nüfusunun sağlıklı beslenebilmesi için, tavuk eti tüketimi büyük önem taşıyor. Tavuk eti hem sağlıklı, hem de diğer protein kaynaklarına oranla uygun fiyatlı. Tavuk etinin, halkımızın sağlıklı beslenmesine olan katkısı ve özellikle ekonomik ve istikrarlı bir besin kaynağı olması dikkate alındığında bugün olduğu kadar yarın için de vazgeçilmez öneme sahip bir gıda olacağını belirtmek isterim.”

“Sektörümüz üretim ve ihracatla sürekli büyüyen bir sektör. Buna bağlı olarak istihdam ve ihracat artışı da süreklilik arz ediyor. Sektörümüz ciro bazında büyürken ülkeye de önemli bir döviz girdisi sağlıyor. 

2013 toplam ciromuz yaklaşık 11 milyar liraya ulaştı.  Yine 2014 yılı kanatlı eti ihracatımız da 700 milyon dolara ulaşmış durumda. 2013’te ise bu rakam 656 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. Sürekli büyüyen bir sektör olarak 2025 yılı için üretim projeksiyonumuzu; 3,35 milyon tona yaklaşan toplam kanatlı eti üretimi olarak yapıyoruz” dedi.

 

“Amacımız insan sağlığını korumak”

Ülkemizde broiler (et tipi tavuk) üretiminin entegrasyon modeliyle yapıldığını belirten Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akan, bu modelin damızlıklardan başlayarak, kuluçka, broiler üretimi ve kesimhanede düzenli analizlerle takip edildiğini belirtti. Bu analiz sonuçlarının kaydedilerek detaylı değerlendirmeler yapıldığını, bu analizlerin yapılmasındaki temel amacın da insan sağlığı korumak ve sağlıklı gıda üretmek olduğunu söyledi.

Broiler entegrasyonlarının tüm üretim birimlerinde hedefin, sağlıklı broiler etini üretmek olduğunun altını çizen Akan,“Bu amaçla, kümeslerin civcivler gelmeden önce temizliği ve mikrobiyolojik kontrolleri yapılır. Uygunluğu belirlendikten sonra civciv kabul edilir. Damızlık sürülerde her 4-6 haftada bir olmak üzere tüm yaşamı boyunca sağlık kontrolleri yapılır. Kuluçkahanelerde yumurta kabulden başlanarak civcivlerin, broiler kümeslerine ulaşıncaya kadar kontrolü gerçekleştirilir. Broiler kümeslerde ise sağlık kontrolü kesimhaneye gitmeden önce yapılır. Üretimin tüm aşamalarında hayvan refahı ile ilgili uygulamalara dikkat edilir. Bu sektörde tüm çalışanlar, sağlıklı olmayan ve konforlu ortamda yetiştirilmeyen sürülerin, verim özelliklerini göstermesinin mümkün olmadığını çok iyi bilirler. Bu amaçla, daha iyi üretim yapmak için gerekli standartları sağlamak için uğraşırlar.

Kesimhanelerde ise, broiler hayvanların kabulünden tüketiciye ulaşıncaya kadar kontroller sürdürülür. Kesimhanede uygulanan yöntemler ve kesimhane altyapısı oldukça yüksek standartlardadır. Kesimhane uygulamalarında temel amaç, ürün kalitesinde yüksek standartların sağlanmasıdır. Ayrıca mikrobiyolojik analiler hem kesimhane içinde hem de üründe devamlı olarak yapılmaktadır. Bu analizlerin amacı, insan sağlığını korumaktır. 

Sonuç olarak, sağlıklı ve yüksek kalitede piliç eti üretmek amacıyla tüm üretim birimlerde hayvanların sağlıklı olmaları için gerekli koşullar sağlanmakta ve hayvanlar, hayvan refahı standartlarında yetiştirilmektedir” dedi.

“Tavukta hormon yok”

Tavuk üretimi hakkında tüketicilerde oluşan olumsuz algının, doğru sanılan yanlışlar nedeniyle ortaya çıktığını ancak her bir söylemin gerçeklikten uzak olduğunu belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ceylan; en çok yanlışın hormon, GDO, antibiyotik ve broyler piliçlerin sağlıksız olduğuyla, hatta kanser yaptığıyla ilgili olduğunu söyledi.

Ceylan, “Öncelikle 27 yıldır tavuk besleme konusunda doğrudan çalışan, tavuğu, yemi, hormonu, antibiyotiği, GDO’yu bilen bir bilim insanı olduğumu belirtmek isterim. Bir bilim insanı olmanın ötesinde 2 çocuğu olan sizler gibi de bir tüketiciyim. Hiçbirimiz için ayrı tavuk üretilmiyor. Siz ne yiyorsanız bizde aynısını tüketiyoruz. Tüketici olarak sorumluluğumun yanında, bir bilim insanının topluma doğru ve yansız bilgi aktarma sorumluluğumun bilinci ve ağırlığı da var. Dolayısıyla kimsenin tarafında olmadan bağımsız bir bilim insanı sorumluluğu ile bildiklerimi sizlerle paylaşacağımdan emin olmanızı isterim. Yanlış bilinen konuların en başında hormon, GDO, antibiyotik ve broiler piliçlerin sağlıksız olduğu, hatta kanser yaptığı geliyor. Maalesef tamamı yanlış. Tavuklar hızlı büyüyor çünkü yaklaşık 80 yıllık bir bilimsel çalışmanın ürünü. 80 yıldır bu tavuklar, et tavuğu ve yumurta tavuğu yönünde seçime tabi tutuluyorlar.  80 yıldır her sene dünyada binlerce araştırma yapılıyor. Her sene bir adım daha gelişiyor tavukçuluk bilimi.  Bu sektör bilim ve teknolojiyi yoğun kullanan bir entegrasyon modeli uyguluyor. Sonuçta tavuklar çevre kontrollü, konforlu kümeslerde mükemmel düzeyde beslenerek bu kilolara ulaşabiliyorlar. Bu % 100 doğal bir büyüme. Asla hormon yok, büyüme faktörlü antibiyotik yok.”

Hormon ise hiç olmadı tavukçuluk sektöründe. 1970’li yıllarda üzerinde araştırmalar yapıldı.  Araştırma düzeyinde kaldı. Hiçbir zaman üretim pratiğine yansımadı ve kullanılmadı. Zaten kullanımı mevcut tavukçuluk modelinde mümkün değil. Yeme de katamazsınız zira sindirim esnasında bozulur. Büyüme faktörlü antibiyotikler ise 2006 yılından beri yasak ve Bakanlık tarafından ciddi şekilde denetleniyor.  GDO yem konusu ise korkulacak bir risk değil. 1996 yılından GDO yemler ticarete arz edildi ve o zamandan beri, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Arjantin ve Avrupa Birliği ülkelerinin hepsi dâhil tüm dünya GDO yemleri özellikle mısır ve soyayı hayvan yemlerinde gittikçe artan oranda kullanıyor. Soya tavuk üretimi için vazgeçilmez bir protein kaynağı yem olarak alternatifi yok gibi ve GDO olmayan soya bulmanız neredeyse imkânsız gibi. Yani ülkemiz tavukçuluğu Avrupa’dan Amerika’dan farklı değil. GDO yemlerin risk taşımadığı ve hayvansal ürünlere geçmediği yüzlerce bilimsel çalışma ile ortaya konulduğu için Avrupa Birliği, Amerika kıtası ve ülkemizde hayvan yemlerine katılmasına izin veriliyor.  Tavuk eti ve yumurtasının kanser yaptığı iddialarının ise hiçbir bilimsel temeli yok. Piliç eti gibi tüm dünyada oldukça fazla tüketilen (Amerika Birleşik Devletleri’nde kişi başına 43 kg/yıl) bir gıdanın yanlış bilgilerle gelir düzeyi düşük olan ülkemizde tüketiminin engellenmesi veya kısıtlanması halkımızın sağlıklı ve yeterli beslemesine büyük zarar veriyor, buna izin vermeyelim” dedi.